26 Eylül 2015 Cumartesi

Cengiz Han

                        Cengiz Han

     Asıl adı taochen'dir.Fakat tarih kitaplarında değişime uğraya uğraya günümüze temuçin olarak gelmiştir.Temelde bir taoist'dir ve yazılanların aksine cahil biri değildir.Aksine sadece savaşta değil barışta da bilime ve bilim adamlarına büyük değer verir.Onun ülkesinde sanatçılar hiç olmadığı kadar özgürdür.Küçüklüğünden itibaren biyoenerji ve savaş eğitimi almıştır.Doğada en zor koşullar altında yaşamayı başarmıştır.Temel düşüncesi bütün insanlığın tek bir devlet altında birleşmesi ve o devletde gerçek adaletin olmasıdır.Fakat bunu tam olarak sağlayabildiği söylenemez.Savaşta ganimet olarak kadınları alıp dağıttığı gerçektir fakat kendine seçtiği kadınlara hiçbir zaman kötü davranmamıştır gururlarını kırıcı sözler söylememiştir aksine saygı göstermiştir bu yüzden eşleri en zor zamanlarında onun yanında olmuşlardır.İnsan psikolojisinden çok iyi anlar.Karşısındaki ona güç hırsıyla mı yaklaşıyor yoksa gerçekten samimi mi bunu hemen hisseder.İnsanlar arası ayrımcılığı ve kast sınıfını asla kabul etmez.Özellikle fakir ailelerin çocuklarını vali olarak atamıştır.Hayatı boyunca hiçbir şeyden korkmamıştır çok acı çekmiştir ama asla korkmamıştır.İnandığı şey doğru yada yanlış olsun bu onun için önemsizdir sadece inandığı şey için yaşamıştır.Küçüklüğünden beri biyoenerji eğitimi aldığı için moleküler biyolojiye ilgi duymuştur ve yaşlanmaktan kaçınmaya çalışmıştır.Her yaşında kendi yaşıtlarına göre genç göstermiştir fakat hücrelerini yenileyebilecek kadar iyi olmadığı için hayatını kaybetmiştir.Bu konuda bir suikaste kurban gitmiş olabileceği ve suikastı gerçekleştiren kişinin eşlerinden biri olabileceği bunu yüzyıllar boyunca saklandığı ve mezarın bir akarsuyun alt kısmına gömüldüğü söylenir.   İnsan ilişkilerinde samimidir.Onu gören insanlar beş dakka konuştuktan sonra yıllardır tanıyormuş gibi samimi olduğunu söylerler.Bir yarı tanrı olduğuda söylenir fakat sadece hayatı boyunca hislerini geliştirmeyi başarabilmiş bir insandır.Doğayı okumasını bilir doğa savaştan önce eğer olumsuz işaretler verirse savaşa asla girmez gerekirse yıllarca bekler ama uygun zamanda savaşır.
   İlk büyük zaferinde kendi ordusunun düşman ordusu karşısındaki zayıflığını ve korkusunu görmüştür.Tüm askerler ondan konuşma yapmasını beklemektedir.Hepsini gözünün içine ateş gibi bakar.Sonra yavaşça düşman ordusunun üzerine at sürmeye başlar.Savaş alanındaki herkes şok olmuştur.Kendi ordusuna saldır emri vermeden düşman ordusunun üzerine yavaş yavaş ilerlemektedir.Düşman komutanıda şok olur savaşı kazandığını ve Cengiz Han'ın aklını kaybettiğini düşünür.Cengiz han yavaşça sürdüğü atını hızlandırmaya başlar arkasındaki ordu neden sonra üzerindeki şoku atmıştır, birkaç savaşçı onun peşinden at sürmeye başlarlar.Cengiz Han hızlandıkça hızlanır askerleri düşman askerlerinin üzerine tek başına yürüyen bu komutanın peşinden gitmek için fazla düşünmezler hepsi galeyana gelir üzerlerindeki bütün korkuyu atarlar.Cengiz Han düşmana yaklaşırken onunla birlikte saldırırlar.Düşman ikinci kez şok olur.Her iki tarafta çok fazla kayıp verir bu sırada Cengiz Han'ın boynundan yaralandığı söylenir fakat önemli birşey değildir.Düşman ordusu savaş biterken çekilmek zorunda kalır ve her iki tarafta toparlanmak için kendi bölgelerine çekilir.Bu savaş Cengiz'e büyük bir ün kazandırır ve ordusuna katımlımlar tavan yapar.
   Kendi çocuklarını kendi askerlerinin yanında asla azarlamaz aksine herkesin yanında herkese iyi şeyler söyler olumsuz düşünceleri kabul etmez.Ama çocukları çadırına geldiğinde savaştaki hatalarını söyler ve kendi kanına bile asla acımaz.Talimatlarını dinlemeyen kendi çocukları bile olsa affetmez.Devlete karşı gelebilecek herhangi bir gücü asla affetmez.Devletin varlığını her şeyden üstün görür.En önemli sözlerinden birisi 'devletin üzerinde güç yoktur'dur.Kendi koyduğu kanunlara en başta kendisi riayet eder.Hatta bazı kaynaklarda kurulan bir mahkeme sonrasında devlet başkanını da suçladığı ve kendine on kırbaç cezası verdiği vardır fakat onunla ilgili hemen her bilgi teyit edilmemiştir daha doğrusu edilememiştir.

17 Temmuz 2015 Cuma

Yaşam Koçu

                                        Yaşam Koçu
      Bişeyler yolunda gitmiyomu? Yani mutsuz musunuz bir sıkıntı mı var hayatınızda bir sorun mu var ama ne olduğunu bilmiyor musunuz? O zaman okumaya devam edin...
     Bunlara çözüm bulmadan önce kırılma noktasının ne olduğunu bilmek zorundasınız.Aynen yaşanmış bir olaydan örnek vericem.Yıllar önce bir otobüs firmasında host olarak çalışan bir çocuk vardı.Bir gece yolculuğunda otobüs tamamen doluydu saat 03:00 sıralarında günün yorgunluğuyla gözlerini kapattı.Çok yorgundu koltukta uyuyuverdi.İşlerini tamamlamıştı yolculuğun sabah 07:00 sıralarında bitmesini bekliyodu.Yaklaşık 15 dakika sonra telefonu çaldı.Telefonu açmak istemedi gözlerini bile açmadı uymaya devam etti.Ama arayan kişi ısrarla telefonu çaldırmaya devam etti.Host'un sinirleri iyice gerildi sonra telefonu cebinden çıkardı homurdanarak alo dedi.Arayan çağrı merkezi personeliydi nerede olduklarını sordu.Host yine homurdanarak bilmiyorum kaptana sorayım diye cevapladı.Soluna döndü kaptan nerdeyiz diye sordu.Kaptan cevap vermedi çevre yeterince aydınlık olmadığı için host ne olduğunu anlamadı.Biraz daha yaklaşarak kaptana.Abi nerdeyiz diye sordu kaptan duymadı çünkü uyuyodu.Host çağrı merkezine seni sonra arayayım dedi ve telefonu kapattı.Otobüs hızla gidiyodu.Host kaptanı biraz sarsarak uyandırdı.Abi iyi misin dedi.Kaptan heralde içim geçmiş dedi.Host bir bardak su getirdi.Kaptan suyu içince daha da kendine geldi ve sorunsuz bir şekilde gidecekleri yere vardılar. (çağrı merkezine ne oldu derseniz onları da aradılar nerde olduklarını söylediler oraya takılmayın .) Şimdi burda kırılma noktasını görmeye çalışın.Eğer çağrı merkezi aramasaydı belkide otobüsteki herkes ölecekti.Bunda çağrı merkezindeki çocuk istem dışı olarak 50'ye yakın insanın hayatına müdahale etmiş oldu.Kırılma noktasının ne olduğunu anladınız mı? Başka bir örnek veriyim.Belki dedeniz eve gelirken salça almayı unutmuş olmasaydı anneniz markete gitmeyecek ve babanızla hiç tanışmamış olacaktı sizde doğmamış olacaktınız.İşte kırılma noktası bu'dur.Mutlu ve huzurlu olabilmek için önce bunu iyi idrak etmeniz gerekir ve kırılma noktası her zaman iyi şekilde tezahür etmez.Bir anne oğlunu arıyor oğlu o sırada araba kullanıyor annesinin telefonuna cevap verecekken kaza yapıp hayatını kaybediyor.Bu da bir kırılma noktasıdır.
      Mutsuzsanız önce hayatınızdaki kırılma noktalarını iyi anlamalısınız.Belki hiç aklınıza gelmeyen bir zamanda bir yerlerden geçmeniz gerekiyodur.Belki iş çıkışı direk eve gitmek yerine aklınıza hiç gelmeyecek bir yere uğramanız gerekiyodur.Gideceğiniz yerde sizi çok mutlu edecek bir şey vardır.Tamam da ne saçmalıyo bu ne yapıcaz iş çıkışı alışverişe mi gidicez salça mı alıcaz demeyin.Söylemek istediğim şeyin özüne odaklanın.Eğer iş bulamıyorsanız zihninizi boşaltın ve dışarı çıkıp hiç olmadık yerlerde bunu arayın.Eğer hayatınızda bir şeyler ters gidiyorsa kırılma noktanız rayında değildir yani dengesizdir.Kırılma noktanızı rayına oturtabilmek için o dengesizliğin yerine bişey yapmalısınız ki o gidişata dur diyebilesiniz.Aksi taktirde kırılma noktanız ve hayatınızın gidişatı aynı seyrinde ölünceye kadar devam eder.Bunun nasıl yapılacağını anlayamadıysanız rutin hayatınızın dışına çıkın her gün yaptığınız şeyleri yapmayın sıradışı bişey yapın.Kahveye gidiyosanız gitmeyin ne işiniz var kahvede.İçiyosanız içmeyin alkol zaten direk olarak negatif enerji demektir.Sıradışı ve olumlu bişey yapın.

Geçmiş Hayat



       Geçmiş hayat var mı yok mu? Önce bunu tartışmaktan vazgeçin bu soru sadece zaman kaybıdır ve sizi aynı çemberde dolandırır durur.Bu soruyu sorduğunuz müddetçe hiçbir şey elde edemezsiniz.Peki cevap nedir? Cevap nettir.Geçmiş hayat vardır ruh çeşitli bedenlere girerek deneyimler kazanır.Ruh için okula gitmek bir deneyimdir kavga etmek deneyimdir oyun oynamak deneyimdir bisiklete binmek deneyimdir.Tüm bunları yaşadığında ruh sadece öğrenir.Amaç da bu'dur.Bedenlerimizin içerisinde bir ruh olmadığını farz edin o zaman amaçsız canlılar olurduk amaçsız nefes alırdık yaşam anlamsızlaşırdı.Fakat her gün bir şeyler yaşıyoruz çalışıyoruz yoruluyoruz susuz kalıyoruz otobüsü kaçırıyoruz kardeşimizle kavga ediyoruz.Yada benzer deneyimler yaşıyoruz ruh bunları yaşadıkça olgunlaşıyor ve kendini aramaya başlıyor.Şimdi net bir soru soruyorsunuz geçmiş yaşam varsa ben niye hatırlamıyorum? Siz zihninizin yüzde kaçını kullanabiliyorsunuz? Kendi bedeninizi ne kadar tanıyorsunuz ruhunuza ne kadar yakınsınız? Bedeninizle ruhunuz arasındaki bağı hiç gördünüz mü? Rutin bir hayatı yaşıyorsunuz evren karşınıza yeni deneyimler çıkartmasa para için yaşamaya futboldan ve cinsellikten konuşmaya devam edeceksiniz aynı çember etrafında dolanıp duracaksınız.Ama hayat bu değildir.Bedeniniz çok daha fazlasıdır ruhunuz çok daha fazlasıdır.Ama potansiyelinizi bilmiyorsunuz kendinizi tanımıyorsunuz ki geçmişinizi nasıl hatırlayacaksınız.Daha dün ne yediğinizi ne yaptığınızı hatırlamıyorsunuz.Sonra da geçmiş yaşam yok ben hatırlamıyorum diyorsunuz.Bir gün şimdi kullandığınız bedenleri bırakıp farklı bedenler alacaksınız yeni deneyimler yaşayacaksınız.Yeni savaşlar yeni acılar gelecek ve bunları yine hatırlamayacaksınız.Çünkü paraya ve maddeye olan hırsınız hız kesmeden devam ediyor olacak.Her zaman daha fazlasını kazanmak en iyi arabaya binmek en iyi mücevherleri takmak için çaba harcayacaksınız.Sonra da yaşam sizi tekrar hayattan kopartacak sonra yeni deneyimler yeni hırslar yeni savaşlar yeni kıskançlıklar yaşayacaksınız.Artık bunlardan vazgeçin bütün paranızı altınınızı dağıtın etrafa saçın demiyorum maddeyi amaç edinmeyin diyorum ruhunuzdaki bilgiye ancak maddeden uzaklaşmaya başlayarak erişebilirsiniz.Siz bir bedenin içerisindesiniz fakat özünüz madde değil özünüz bir enerji.Hepiniz evrendeki kozmik bağın (yaratıcının) parçalarısınız.Ruhunuza ulaşmak kendinizi hatırlamak işte huzurun kaynağı bu'dur.Düşünsenize belkide atlantisde yaşamışsınızdır belki mu'da yaşamışsınızdır.Belki ruhunuzda çok derin bilgiler vardır.Belki geçmiş yaşamınızda zihninizi kullanarak uçabiliyordunuz.Zihninizi sınırlamayın.Daha 200 yıl öncesine kadar çeşitli gezegenlere gitmek büyücülük olarak algılanıyordu ama bunlar geçmişte kaldı.Artık hepimiz kendimizi bilme yolunda ilerliyoruz.Tamam ben bunlara inanıyorum ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum mu diyorsunuz? Bu net bir soru o zaman size net cevaplar vereceğim.
       Maddeden sıyrılın dedim burası doğru.Eğer sigara içiyorsanız ağzınıza bile sürmeyin önce beden kontrolüyle başlamalısınız.Bedenini kontrol edemeyen bir insan ruhuna nasıl inebilir ki.Kafanızda sürekli daha fazla para kazanmak varsa bunu da zihninizden silin.Ama işinizi aksatın demiyorum sadece daha fazla daha fazla demeyin.Her gün televizyon kanallarında izlediğiniz aşk arıyorum aşksız olmaz şöyleydi böyleydi tarzındaki yayınlardan uzaklaşın.Medyanın zihninizi uyuşturmasına izin vermeyin.Akşam uyumadan önce gözlerinizi kapattığınızda hemen sırtınızı dönüp de uyumayın.Yıldızlara dönün evrene karşı gözlerinizi kapatın.Yaşadığınız binanın dışında evrende milyonlarca galaksinin içinde küçücük bir canlı olduğunuzu bilin. (Küçük diyorum ama önemsiz demiyorum) Evrendeki tüm canlıların galaksilerin güneşlerin okyanusların bir parçası olduğunuzu hayal edin.(ki öylesiniz) Küçük şeyleri zihninize takmayın.Şu bana şöyle dedi.O hayvanın teki onunla konuşmam selam bile vermem diye düşünerek kalbinizi kirletmeyin.Tüm duyularınızı açın.Dünyada insanoğlunun anlam verdiği her şeyden uzaklaşın.Maddesel tüm kavramların bir yanılsama olduğunu bilin.Kendinizi görmekten korkmayın.Sonra düşüncelerinizi kontrol edin.Zihniniz sizden izinsiz düşünce akıtmasın.Akan düşünceleri yönetin ve aslında kimin düşündüğünü anlamaya çalışın.Zamanı geçmiş yada gelecek olarak değerlendirmeyin.Zamanı tek bir olgu olarak anlamaya çalışın.Değiştiremeyeceğiniz kavramlar için üzülmeyin hayatın akışını anlamaya çalışın.Kendinizi basit şeylerle basitleştirmeyin.Aslında önemli olduğunuzu bilin ve rahatlayın.Uykunuzda rüyada olup olmadığınızı anlamaya çalışın bunları yaptığınızda rüya görmeye ve huzur dolmaya başlayacaksınız.Rüyanızda kendinizi ve rüya gördüğünüzü anlamaya başlarsanız kendinizi bilme geçmişinizi hatırlama yolunda önemli adımlar atmış olursunuz.Daha sonra ne mi yapmalıyız? Gerisi gelecek...

16 Temmuz 2015 Perşembe

Prenses Gelinlik Modelleri

PRENSES GELİNLİK MODELLERİ





                   
      Prenses modellerimize bu gelinlikle başlıyoruz. O özel günde kendimizi prenses gibi hissetmeliyiz.Oyunun baş rolündeyiz.






       Yıllar sonra bile zihinlerde kalıcılık mı istiyorsunuz? O zaman çarpın herkesi...








           Masumiyet ve zerafetin simgesi gelinliktir. Bu özel günde herkesin bakışları üzerinizdeyken ışıldayın.








           Hazır ya da özel dikim gelinlik seçiminde bulunabilirsiniz.






          Gelinliği özel dikim düşünüyorsanız birçok modeli inceleyip zevkinize uygun, sizi anlatan bir gelinlik oluşturabilirsiniz.



            Abartılı bol taşlı, pullu, ışıldayan bir gelinlik mi hayal ediyorsunuz?






                                                               Ya   da
        


          Dantelli, narin bir gelinlikle düğününüzde selvi gibi süzülmeyi mi hayal ediyorsunuz?



       Hayal ettiğiniz gelinlik eminim size çok yakışacaktır...

14 Temmuz 2015 Salı

Zerafet Nedir?





                                   ZERAFET NEDİR?

    Zarif olmanız için güzel yada çirkin olmanızın önemi yoktur. Zerafet içinizden gelen bir güçtür. Bazen bir bakışınızla bazen bir el işaretinizle karşınızdaki insanı etkileyebilirsiniz.






Kelebekte ne görüyorsunuz?

    Zerafet olabilir mi? Yada incelik... 








    Kuru bir yaprak bile zerafetiyle toprağa düşer ve sonbaharın güzelliğine renk katar. Doğa baştan sona zariftir aslında... Sizde onun parçasısınız. Sadece hayal edin.